top of page

Tiyatro & Fotoğraf Kardeşliği


Yıllar önce Dostlar Tiyatrosu’nda Bertolt Brecht'in "Galileo Galilei" oyununu izliyoruz arkadaşlarımızla.

"Kahramanı olan ülkeye ne mutlu!" diyor Andreas.

Çok beğeniyorum bu sözü ve alkışlıyorum. Bana katılıp alkışlayanlar oluyor izleyiciler arasından. Alkışlardan hemen sonra, Galileo yanıt veriyor bu söze,

"Kahramana gereksinim duyan ülkeye yazıklar olsun!"

Şimdi tüm salonda bir alkış tufanı kopuyor. Hem alkışlıyorum, hem de az önceki cümlede alkışı başlattığım için mahçup olup, utanıyorum.

...

Bu utanma duygusundan sıyrılma çabasıyla çok tarttım iki cümleyi. Yerine göre iki cümle de doğru ve güzeldi. Bu oyun sonunda olaylara, kişilere ve ilişkilere her yönüyle bakmam gerektiğini çok iyi öğrenmiştim.

Belki de, bu öğretiyle kırabildim bazı önyargılarımı. Kayda değer her sözü dikkatle dinledim, okudum. Doğru anlamaya ve doğru yorumlamaya çalıştım.


Niye mi? yazıyorum bunları yıllar sonra!


Dün, bir grup Anafod üyesi arkadaşımızla, şehiriçi fotoğraf gezisi için, Eminönü’nde buluştuk. İlk durağımız, tarihi Çorlulu Ali Paşa Hanı'ydı. Sokağa bakan han girişinden, birkaç tahta sandalye ve bir iki tahta masa görünüyor hanın avlusunda. Han girişinin sol tarafında, daha önce canlı ve temiz gördüğüm “Dostlar Tiyatrosu” gişesinin camındaki parmak izleri ve mor bir kumaştan yapılan keseyi görünce bir hüzün kaplıyor içimi.

Eski gişenin hemen yanında küçük bir çay ocağı var. Yorgun Eminönü esnafı soluklanmak için kendini bu avluya ve çay sohbetine atıyor belli ki. Avlunun üstü açık. Başımı kaldırıp yukarı bakıyorum. Bulutsuz, hafif sisli gökyüzünde, alkış sesleri arasında, sıra sıra dizilmiş seyirci sandalyelerini ve sahnede devleşen Genco Erkal’ı görüyorum.

İzlediğim her tiyatro oyununda, hayranlığım bir kat daha artan, bu değerli sanatçımızın, dedesinden kalma bu hanı, tiyatro sahnesine dönüştürme çabasını saygı ile hatırlıyorum.


Yaşanmışlık izleri taşıyan taş basamaklardan üst kata çıkıyoruz. Tahrip edilmiş üst kat koridorları ve eski kapılar önünde fotoğraf çekenimiz de var, avludaki tahta sandalyelerde oturup çay kahve içenimiz de.

Bu tür mekânların ve yaşanmış kültürümüzün korunması, çay sohbetimizde hepimizin ortak görüşü oluyor. Çay, kahve sohbetimizden sonra, bir fotoğraf gezisinde olduğumuzu hatırlayıp, fotoğraflar çekmeye başlıyoruz hep birlikte. Duvarlarda yaşanmışlık dokusu ve eski han kapılarında detay arıyor vizördeki gözlerim. Kapısına zincirle kilit vurulmuş, yirmi dokuz numaralı, solmuş kahverengi boyası yer yer kazınmış, demir bir kapı üzerinde; 'DOSTLAR TİYATROSU' tabelası giriyor kadrajıma.


Derin bir hüzün duygusu ile bir kez daha hatırlıyorum ki, fotoğrafa olan ilgim ve birlikte çalıştığım tüm fotoğraf tutkunu dostlarım sayesinde, görme ve fark etme algılarım gelişiyor, güzelleşiyor.


Gelişmeye ve güzelliğe katkı sunan tüm dostlarıma selam ile,


Hüseyin Kekiç – 14.04.2015


20 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Neden fotoğraf çekeriz?

Neden fotoğraf çekeriz? Fotoğraf çekmek, hayatımızın önemli anlarını, sevdiklerimizi, güzel manzaraları veya ilginç olayları ölümsüzleştirmenin bir yoludur. Fotoğraf, bize geçmişi hatırlatan, geleceğe

bottom of page